Sınav kaygısı, bilimsel olarak ilk kez 1960’larda Richard Albert tarafından incelenmeye başlanmıştır. Albert girdiği sınavlarda hissettiği baskının kendisinin başarısız olmasına neden olduğunu, fakat meslektaşı Ralph Haber’in sınavlardan önce hissettiği baskının onun daha iyi sonuçlar elde etmesini sağladığını fark etmiştir.
(Azazi, A. Tez, s: 12)
Sınav kaygısı, sınavlarda veya diğer değerlendirmeye yönelik durumlarda, fizyolojik, davranışsal ve bilişsel öğelere sahip hoşlanılmayan yoğun bir gerginlik durumudur.(Erkan Z. Tez, 1994, s:14)
Sınav kaygısı, formal bir sınav veya herhangi bir değerlendirme ortamında yaşanılan duyuşsal, davranışsal ve bilişsel öğelerden oluşan hoşlanılmayan bir duygu ya da heyecansal bir durum olarak tanımlanmaktadır.
(Avcı, Y. 2006, Yüksek Lisana tezi s:20)
Öner’e(1989) göre sınav kaygısı yüksek olan bireyler her hangi bir sınav durumunda “öz varlığının” tehdit edildiği korkusuna kapılmaktadır.
(Erkan Z. Tez, 1994, s:15)
Sınava girmeden günler önce sınavı başarıp başaramayacağınız kaygısı beyninizi aşırı meşgul ediyorsa ve yoğun bir kaygı hissediyorsanız, üstelik bu kaygı sizin gündelik işinizi bozuyorsa, uykularınızı yeme içme durumunuzu etkiliyorsa, neredeyse başka bir şey düşünemiyorsanız sınav kaygısına adaysınız demektir.(Kurt, İ. 2006,s: 101)
Sınav kaygısı olan bireyler yalnızca sınavda değil, grup içinde konuşma, sorulara cevap verme, tartışmalara katılma, yüksek sesle okuma gibi etkinliklerde de korkulu, sinirli, gergin ve heyecanlı olurlar. Bireylerin kendilerine dönük bu olumsuz düşünceleri (kuruntuları) dikkatlerinin kolayca dağılmasına neden olur. (Erkan Z. Tez, 1994, s:16)
Wine (1971), yüksek sınav kaygılı kişilerin, değerlendirme ortamlarında, düşük sınav kaygılı öğrencilere göre daha başarısız olduklarını göstermiştir. (Erkan Z. Tez, 1994, s:19)