1899 yılının Mart ayında Mektebi Harbiye-i Şahanenin yatakhanesinde Mustafa Kemal ve sınıf arkadaşı Ali Fuat, kendi aralarında sohbet etmektedirler.
Mustafa Kemal: Ne güzel bir manzara!
Ali Fuat: Yatakhanelerin manzarası güzel ama sınıflar çok karanlık. Dershanelerin önünde binalar olduğu için içeri çok az ışık giriyormuş.
Mustafa Kemal: Varsın sınıflar karanlık olsun. Yüreklerimizin aydınlığı ile idare ederiz.
Ali Fuat: Memleket neresi demiştin Mustafa?
Mustafa Kemal: Selanikliyim. Askerî İdadiyi Manastır'da bitirdim.
Ali Fuat: İstanbul'a ilk gelişin mi?
Mustafa Kemal: Evet, Ya Senin?
Ali Fuat: İstanbul'da doğdum. Erzincan'daki ilköğrenimim dışında burada büyüdüm. Bu şehir devletin kalbinin attığı yerdir. İmparatorluğun diğer şehirlerine hiç mi hiç benzemez.
Mustafa Kemal: Sirkeci'den Karaköy'e yürüdüm bugün, bir kalabalık, bir koşuşturma, şaşırmadım dersem yalan olur.
Ali Fuat: Orası ne ki? Esas Pera'yı, Galata'yı göreceksin; tiyatrolar, konserler, balolar, davetler, yabancı elçilikler, basım evleri, bankerler... Günlük Fransızca gazeteler... Kendini adeta bir Avrupa kentinde zannedersin.
Mustafa Kemal: Fransızcayı çözmek şart oldu desene...
Ali Fuat: Öyle tabi... Ama sen üzülme! Ben Saint Joseph Lisesi'nde okudum. Birlikte üstesinden geliriz Fransızcanın. İstersen bir de özel öğretmen ayarlarız sana.
Mustafa Kemal: Çok sevindim bu teklifine! Avrupa'da her şey o kadar hızlı değişiyor ki! Bilmek, öğrenmek lazım. İyi bir subay olmak istiyorsak lisan meselesini halletmek, Avrupalı yazarların
kitaplarını okumak, yabancı basını yakından izlemek şart.
Ali Fuat: Çok haklısın Mustafa! Bu söylediklerini gerçekleştirebilmek için İstanbul'da her türlü fırsatı bulacaksın.
Mustafa Kemal ve Ali Fuat Harbiyeli olmanın ve birbirilerini tanımanın mutluluğunu yaşamaktadırlar. İstanbul'da birlikte geçirecekleri günlerin hayali ile boğazın sularına bakarak derin düşüncelere dalarlar...